
Rekabet etmeme yükümlülüğü, ticari şirketlerin yaşadığı önemli sorunlardan biridir. Özellikle yöneticilerin rakip firmaya transfer olması, şirketlerin hassas verilerinin dolaylı olarak rakip firmaya aktarılması sonucunu doğurmakta, böyle olmasa bile yöneticiyi alan firmanın rakibine karşı aksi iddia edilemez bir avantajı bulunmaktadır. Öte yandan bir çalışanın sürekli aynı firmada çalışmaya zorlanması mümkün değildir, Anayasa madde 18’e göre angarya yasağı vardır. İşte bu iki menfaat arasında bir dengenin bulunması gerekir, bu dengenin sağlanmasında “rekabet etmeme anlaşması” (ya da rekabet yasağı anlaşması) (TBK m 444-447) önemli bir rol oynamaktadır.
Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş ilişkisi içinde işverenin müşterilerine nüfuz etmesi yahut iş sırlarına vakıf olması nedeniyle hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra belirli bir faaliyet alanında belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi içerisinde işçinin işverenle rekabet teşkil eden davranış içerisine girmesini yasaklayan sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır.
Rekabet yasağı kanundan ya da sözleşmeden kaynaklanabilir. Hizmet sözleşmelerinde yer alan rekabet yasağı hükümleri genellikle taraflar arasındaki iş ilişkisinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkindir, zira genel hükümler çerçevesinde işçi yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. Bununla birlikte iş ilişkisinin sona ermesinden sonra işçinin rekabet yasağının bulunması isteniyorsa kural olarak bunun bir sözleşme ile ortaya konulması gerekir. Bu sözleşme iş sözleşmesinin bir hükmü olabileceği gibi ayrı bir sözleşme de olabilir. Eğer rekabet etmemeye ilişkin bir anlaşma ayrı bir sözleşme olarak yapılmışsa bunun iş ilişkisi devam ederken yapılması ya da iş ilişkisinin bitmesi ile yapılması arasında bazı farklılıklar doğar.
Rekabet etmeme taahhüdünü içeren sözleşmeyle çalışan, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra belirli bir süre için işverene karşı belirli faaliyetlerde bulunmamayı taahhüt eder, yani bir yapmama borcu üstlenir. Diğer bir ifadeyle, rekabet etmeme anlaşması, çalışanın ekonomik hareket serbestliği ve gelecekteki ekonomik faaliyetlerine belirli kısıtlamalar getirmektedir.
Rekabet yasağının geçerli sayılması için, rekabet etmeme yükümlülüğü kapsamında yazılı bir sözleşmenin varlığı şarttır. Rekabet etmeme yükümlülüğü kapsamında, çalışanın veya yöneticinin sözleşme süresi veya sonrasında şirket aleyhine faaliyette bulunmaması beklenir. Rekabet etmemeye ilişkin anlaşmanın yazılı olması şarttır (TBK m. 444). Ancak kural olarak rekabet yasağında sadece işçinin yükümlülük altına girmesi söz konusu olduğu için sözleşmeyi sadece onun imzalaması yeterlidir (TBK madde 14/1).
Maddi geçerlilik bakımından ise işverenin haklı bir menfaatinin bulunması yani, işçinin rekabete neden olacak üretim sırları, işverenin işleri ve müşteri çevresi hakkında bilgi sahibi olması, işverenin önemli bir zarara uğrama ihtimali gerekmektedir. Bununla birlikte ‘sözleşmenin işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar’ taşıması durumunda Mahkemeye ilgili hükmü sınırlama yetkisi verilmiştir. TMK madde 444/2 kapsamında davalının önceki işi davalıya “müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse” rekabet yasağı hükmü geçerli olacaktır.
TBK madde 444/2, rekabet yasağı anlaşmasının geçerli olabilmesi için ayrıca işçinin önceki işyerinde öğrendiği bilgi ve tecrübenin kullanımının işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağını kabul etmektedir. Burada davacı şirket için neyin “önemli bir zarar” olacağı hususu önem arz etmekte olup bu konuda mahkemenin takdir yetkisi söz konusu olacaktır. Ayrıca zararın gerçekleşmesi gerekmemektedir, zarar ihtimalinin bulunması yeterlidir. Önemli zarar ihtimalinde, Yargıtay tarafından, işçinin müşteri çevresine veya iş sırlarına nüfuz etmesi imkânı ile uygun bir neden-sonuç ilişkisinin bulunması aranmaktadır.
TBK madde 445/1’e göre “rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.” Bu çerçevede rekabet yasağının işverene ait işlerden hangisi ya da hangileri ile sınırlandırıldığının açıkça belirtilmesi gerekir, işçinin bütün alanlarda çalışmasının rekabet yasağı sözleşmesi ile yasaklanmasının mümkün değildir. Ayrıca süre bakımından da süre iki yılı aşamaz. Ancak Yargıtay’ın konu ve coğrafya bakımından geniş kapsamlı olan rekabet sözleşmelerindeki sürenin kısa olmasını aradığı görülmüştür. Ayrıca bu sınırlamaların, rekabet etmeme yükümlülüğü ilkeleri doğrultusunda hakkaniyetli olması gerekmektedir.
BURSA HUKUK OFİSİ:
Konak Mahallesi Lefkoşe Caddesi
Ilman Plaza Kat 9 Daire 8 Nilüfer /Bursa